22 Şubat 2011 Salı

Ey Hayat

(ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında yokum ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın)

yaşam bir ıstaka
gelir vurur ömrünün coşkusuna
hani tutulur dilin
konuşamazsın!

tırmandıkça yücelir dağlar
sen mağlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü
tutunamazsın

eloğlu sevdalardan dem tutar
aşk büyütür yıldızlardan
yasak senin düşlerin
dokunamazsın...

birini sevmişsindir geçen yıllarda
açık bir yara gibidir hâlâ
hâlâ ne çok özlersin onu
ağlayamazsın...

yolunda köprüler çürür
sesin, sessizlik sanki bir uğultuda
savurur hayat kül eyler seni
doğrulamazsın!

yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda
herşey çeker ve iter
anlatamazsın...

yaşam bir ıstaka
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna
sesinde çığlıklar boğulur ama
bağıramazsın

sonra vakt erişir, toprak gülümser sana
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın!

yazdırmalısın mezar taşına:
ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın 


Yılmaz Odabaşı

18 Şubat 2011 Cuma

...

günde kaç milyon insan ölür yeryüzünde
                                      doğar kaç milyon
kaçı yaşadım diyebilirdi
        kaçı yaşadım diyebilecek
kaçı günde üç öğün yemek yiyebilirdi
                        kaçı yiyebilecek 

Nazım Hikmet

17 Şubat 2011 Perşembe

Sevgilim


Sevgilim,
başlar önde, gözler alabildiğine açık,
yanan şehirlerin kızıltısı,
                            çiğnenen ekinler
                            ve bitmez tükenmez ayak sesleri :
                                                                                 gidiliyor.
Ve insanlar katlediliyor :
                                        ağaçlardan ve danalardan
                                                                            daha rahat
                                                                            daha kolay
                                                                            daha çok.
Sevgilim,
bu ayak sesleri, bu katliâmda
hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu,
fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden
güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan
gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman... 

Nazım Hikmet 

...

Seviyorum seni ekmegi tuza banıp yer gibi
geceleyin ateşler içinde uyanarak
              ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,
ağır posta paketini,  neyin nesi belirsiz,
              telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,
seviyorum seni denizi uçakla ilk defa geçer gibi.
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
              içimde kımıldanan bir şeyler gibi,
seviyorum seni "Yaşıyoruz çok şükür!' der gibi. 

Nazım Hikmet

Giderayak


Giderayak işlerim var bitirilecek,
                                                    giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
                                                    giderayak. 

Nazım Hikmet

3 Şubat 2011 Perşembe

Huzur...

Çalışmaktan bunaldığınız bir noktadaysanız 
tam da benim gibi
buyrun işte...
Çok sevdiğim iki dizi müziği...

 ve